Adaylık süreci: Yürütme yasama organını yutar, acil reform
ANKARA – Ankara’da seçim gündemi giderek ağırlaşırken, hem TBMM’de hem de siyasi partilerin genel merkezlerinde ‘aday adaylığı’ hareketliliği sürüyor. Aday adayları hazırladıkları belgelerle genel müdür yardımcılarını ziyaret ederek mülakatlara katılırlar. Bu süreç her siyasi partide farklı işliyor. Taşra teşkilatlarından alınan eğilim anketlerinin sonuçlarına göre hareket edenler de var, karar kurulları kuranlar da var. Ancak tüm partilerde son söz genel liderlerde.
Bu durum parti içi demokrasinin siyasi partilerde işletilmediği yönündeki eleştirileri beraberinde getirse de, İstikrar ve Denetim Ağı Araştırma ve Politika Geliştirme Koordinatörü Siyaset Bilimci Dr. Hakan Yavuzyılmaz’a göre parti içi demokrasinin ittifak halinde işletilmesi oldukça zordur. siyaset, özellikle de seçime bu kadar kısa bir süre varken.
Parti içi demokrasinin kurumsallaşması için seçim sonrasına işaret eden Yavuzyılmaz, Türkiye’nin seçim sonrası demokratikleşme sürecine girmesi durumunda Siyasi Partiler Kanunu’nda hızlı bir değişiklik yapılması gerektiğini söylüyor. Yavuzyılmaz’a göre, seçim sonrası girilmesi beklenen demokratik konsolidasyon sürecinde parti içi demokrasi hayati önem taşıyor.
Siyasi partilerin milletvekili aday gösterme sürecindeki mevcut duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yavuzyılmaz, geçen yıl yürürlüğe giren seçim yönetmeliğinin siyasi partileri ortak listeye zorladığını hatırlatarak, “Şu anda siyasi partiler kendi aralarında yoğun bir müzakere süreci içerisindeler. ‘Ortak listelerde adaylar nasıl belirlenecek, ortak liste ile hangi illerde, hangi ilçelerde girecekler’ sorularına yanıt arıyorlar.
‘LİDER ODAKLI ADAY BELİRLEME SÜRECİ İTTİFAK POLİTİKASIYLA DAHA ANLAŞILIYOR’
Türkiye’de ittifaklar kurulmadan önce bile cumhurbaşkanlarının adaylık süreçlerinde çok etkili olduğunu belirten Yavuzyılmaz, “İttifak partileri arasındaki müzakere, adaylık sürecinde liderlik etkisini daha da belirgin hale getirdi. Bu ittifak siyasetinin sonucudur. Çünkü ittifak siyasetinde partiler içindeki merkez-yerel ilişkisi asimetrik hale gelir. Bu nedenle artık daha da merkezi ve lider odaklı bir aday gösterme süreci var.”
‘SİYASİ ELİTLER ARASINDA İTTİFAK SİYASİ GELİŞİYOR, PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Ütopik Kalıyor’
Adaylık sürecindeki bu merkezileşmenin süre ile de ilgili olduğunu kaydeden Yavuzyılmaz, “Seçime az kaldı. Adayların çok hızlı belirlenmesi ve ortak liste görüşmelerinin çok hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerekiyor. Aslında Türkiye’de aday belirlemede etkin olarak kullanılmayan parti içi demokrasinin bu süreçte kullanılmasını beklemek zaman açısından iyimserlik olur. Şu anda ‘iç demokratik mekanizmalar çalışacak’ ifadesini hayata geçirmek çok zor. İkinci olarak, ittifak siyaseti dediğimiz süreç, büyük ölçüde siyasi seçkinler arasında müzakere yoluyla ilerler. Dolayısıyla bu süreçte parti içi demokrasi beklentisi biraz ütopik kalıyor.
‘OTORİTER REJİMDEN ÇIKIŞA ÇALIŞIRKEN PARTİ İÇİ DEMOKRASİ İŞLEVSEL OLMAYABİLİR’
Türkiye’de partiler içinde parti içi demokrasinin hiçbir zaman kurumsallaşmadığını ifade eden Yavuzyılmaz, Türkiye’nin şu anda otoriter bir rejimle yönetildiğini söyleyerek, “Otoriter rejimden çıkmaya çalışan muhalefet için parti içi demokrasi ne kadar etkili ve tercih edilir? rejim. bunu da düşünmelisin. Bu Macaristan’da oldu; ittifak kuruldu, adaylık sürecinde karar halka bırakıldı. Orban’a rakip olacak adayın çok zayıf olduğu ortaya çıktı. O aday ne ittifaktaki partilerle koordinasyon sağlayabiliyor ne de seçmene hitap edebiliyordu. Sonuç Orban kazandı” dedi.
‘SEÇİMDEN SONRA SİYASİ PARTİLER YASASI HEMEN DEĞİŞMELİ’
Mevcut durumu bu şekilde özetleyen Yavuzyılmaz, seçimden sonra parti içi demokrasinin sağlıklı işlemesini sağlayacak yasal değişikliklerin ivedilikle yapılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Başkanlık sistemi ve parlamenter sistemin demokratik istikrar üretecek şekilde işleyebilmesi için Siyasi Partiler Kanununda mutlaka revizyona ihtiyaç vardır. Seçim sonucu ne olursa olsun her iki durumda da Türkiye’nin Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklik yapması gerekiyor. Ülkenin siyaset sosyolojisi ne diyor, pratik gereklilikler neler, bunlara bakarak doğruyu bulmak gerekiyor.”
Adaylık sürecinde tüm seçmenin katılımından tek liderin kararına kadar geniş bir formül yelpazesi olduğunu ve bu iki yolun ortasında birçok seçeneğin olduğunu anlatan Yavuzyılmaz, Türkiye için uygun düzenlemenin yapılması gerektiğini söyledi. ülke sosyolojisi ve kültürü ön plana alınarak yapılacak ve şöyle devam etti:
“Parlamenter sisteme geçiş planlandığı için, siyasi partilerin belli bir düzeyde aidiyet sağlamaları gerektiği unutulmadan, üyelerin parti finansmanına aidat vererek destek olmaları, aidat ödemeleri ve parti faaliyetlerine aktif olarak katılmaları gereken bir üyelik kompozisyonu oluşturulabilir. Parlamenter sistemde iç disiplin. Bu oluşumda adayların belli bir kısmı parti üyeleri tarafından seçilebilmekte, bir kısmı da parti teşkilatı tarafından seçilmektedir. Böylece temsil bağı güçleniyor. Kadınlar gibi dezavantajlı grupların siyasete katılımına ilişkin yasal düzenlemeler yapılabilir ve kota düzenlemesi getirilebilir. Tercihli oy pusulaları ile vatandaşlara parti adayları arasında orta sıralarda yer alma hakkı verilebilir.
‘PARTİ İÇİ DEMOKRASİ OLMADIĞINA GÖRE YÖNETİMİN MEVZUAT DEĞİŞTİRİCİ BİR SÜRECİ YAŞIYORUZ’
Yavuzyılmaz, seçimden sonra Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklik yapılmaması ve parti içi demokrasinin işlerliği sağlanmaması durumunda mevcut sorunların devam edeceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Parti içinde demokrasinin olmadığı bir ortamda yasamanın yürütmeden bağımsızlığının sağlanamayacağını gördük. Hele başkanlık sisteminde parti lideri yürütmenin başı ise ve o parti lideri otoriter bir yapıda tüm milletvekili adaylarını kendisi belirliyorsa, parti liderinin sözünden o milletvekili adaylarının çıkması mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye’de yürütmenin yasamayı yuttuğu bir süreçten geçiyoruz. Çünkü Siyasi Partiler Kanunu’nda herhangi bir değişiklik yapmadan başkanlık sistemine geçtik. Bugün meclis denetim işlevlerinin çok azı AK Parti milletvekilleri tarafından kullanılmaktadır. Çünkü o kadar güçleri yok. Aynı şekilde kanun yapma sürecinde yürütme oldukça etkilidir ve yasama erki aktif olarak çalışmaz. Burada da otoriter parti örgütlenmesi belirleyici bir etkiye sahiptir. Türkiye’deki parlamenter sistem de partiler otoriter olduğu için bu anlamda işlemedi. Bizi temsil edecek kişileri belirleyemeyiz. Bize bir liste sunuluyor, o listenin oluşmasında hiçbir katkımız yok. Temsili demokrasi dediğimiz sistemin temsil menfaati zedelenmiştir.”